2 Ağustos 2009 Pazar

.train is good.


Tren raylarının kenarında serin mavi gökyüzünü izliyoruz yemyeşil uçuşan çimlere teslim etmişiz kendimizi, sımsıcacık mis kokan
ellerini parmaklarıma dolamışsın.

Aniden doğruluyor ve yüzümü narin bir porselen gibi avuçlarının arasına alıyorsun, anlamlıca bakıp gülümsüyorsun bana.

Vakit aleyhimize işleyen bir azrailmiş gibi ve onu bizden uzak tutmak istercesine ardı sıra kesilmeden dudaklarında anlam bulan
ahenkli kelimeler sıralıyorsun, önce yüzüme çarpıyor nefesinle kulaklarımda melodi olup kalbime dokunuyor ve zihnime işleniyor
hep orda kalmalıymışcasına...

Hayallerdir insanı hayata bağlayan bütün damarlarınla sarılabilmek yalnızlığa, en çokta sevdiğini onun yokluğuna ne kadar dayanabildiğinde
anlıyor Sevdiceğin.

Ve siren sesiyle irkiliyorum o anda, ne çimler hala yemyeşil gökyüzü kasvetle ürpertiyor beni, trene bakıyorum da son yolcuda inip uzaklaşıyor...

el-ve-da.

lova.

hayata dair
yaşamaya değer
ve bize özel şeyler söyle sen.
ya da geçir içinden ben duyarım...

ma si maoropa.

Eline alıp kağıt kalemi aklına gelmiyor ya bazen insanın ama içinde doludur herşey ya mürekkep olur akar ya da boğulursun hıçkırıklara.


Üşüyen ellerini tutan sevgili, titreyen dudaklarına öpücük konduramıyorsa o anda.Hemen ardından sımsıkı saramıyorsa seni
gövdesiyle bir çınar gibi –yapayalnızsın.-


Keşkeyle başlıyor pişmanlık cümleleri ve yalnızlığını her hissettiğinde güngeçtikçe artıyor “ keşke”ler..


“O” olsaydı bir süper kahraman gibi küçüklüğümde korktuğum o cadının yaşadığı ve içinde karanlığın, yalnızlığın, haksızlığın olduğu
kuyudan çekip alır ve gökkuşağının altında bir şarap ısmarlardı bana.


Islık çalardı belki bir melodi uydururdu hemen o anda.Parmak uçlarını şevkatle gezdirirdi ruhumun Dünya üzerindeki kütlesel yansımasında.

Zat-ı şahaneleriydi benim için her söylediğinde haklı, her fikri eşsiz, her yaptığı hayranlık hissi bırakırdı üstümde.Uzun yıllar
gözlerimi kırpmadan izleyebilir ve benim olduğu için şükrederdim.

Çok uzun sürmedi aslolan her mutluluk gibi.Tanrı ağzıma bir parmak bal çaldı sanki, tadı hala dudaklarımda...

İşte o gün ballar-şerbetler damlayan sevgilinin dudaklarından zehirler akmaya başladı “ ayrılık” diyordu.İnanması güç olsa da zehirlenmiştim çoktan...